Ege Denizi'nde Deprem Fırtınası
Ege Denizi'nde son günlerde yaşanan deprem fırtınası, uzmanları alarma geçirdi. Balıkesir Üniversitesi Deprem Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. İbrahim Türkmen, Santorini yakınlarında 4.8 Mw büyüklüğüne kadar ulaşan yaklaşık 500 küçük ölçekli depremin meydana geldiğini belirtti. Bu sismik aktivite, genellikle volkanik faaliyetlerle ilişkilendirilen ve "deprem fırtınası" olarak adlandırılan bir olaydır. Geçmişte aylarca süren benzer olaylar yaşandığı biliniyor. Ege adalarının volkanik kökenli oluşu, bu durumun endişelerini artırıyor. Prof. Dr. Türkmen, bu aktivitenin 6 veya 7 büyüklüğünde bir depremi tetikleyebileceği uyarısında bulundu. Bu durumun, Batı Anadolu kıyı şeridini etkileyebileceği belirtiliyor.
Tsunami Tehlikesi
Büyük bir deprem durumunda oluşabilecek tsunaminin, özellikle Güney Ege kıyılarındaki turistik merkezleri, Bodrum ve Datça'yı ciddi şekilde etkileyebileceği belirtiliyor. 1956 yılında Amargos Adası'nda meydana gelen 7.5 büyüklüğündeki deprem ve ardından oluşan tsunami, Yunan adaları ve Türkiye'nin batı kıyılarında büyük hasara neden olmuştu. Prof. Dr. Türkmen, geçmiş veriler ışığında 6'nın üzerinde bir depremin beklenmediğini dile getirse de, tsunami riskinin ihmal edilemeyeceğini vurguladı. 2011-2012 yıllarında yaşanan benzer bir deprem fırtınasının volkanik bir patlamaya yol açmadığını da hatırlattı. Ancak mevcut durumun volkanik bir patlamaya yol açıp açmayacağının belirsiz olduğunu ekledi. Bu durum, bölge halkını ve yetkilileri tedbiri elden bırakmamaya çağırıyor.
Fay Hatları ve Etki Alanı
Prof. Dr. Türkmen, Ege Denizi'ndeki deprem fırtınasının, asrın büyük afetlerine yol açan Kuzey Anadolu Fayı ve Doğu Anadolu Fayı'nı tetiklemesinin söz konusu olmadığını açıkladı. Ancak, Balıkesir ve çevresinde yaşayan vatandaşların, olası deprem ve tsunamilere karşı hazırlıklı olmaları gerektiğini vurguladı. Deprem fırtınasının bir süre daha devam edebileceği tahmini yapıldı. Uzmanlar, gelişmeleri yakından takip ederek, olası risklere karşı önlem alınması gerektiğini vurguluyor. Bölgedeki yerleşim yerlerinin depreme dayanıklılığı ve acil durum planlarının etkinliği tekrar gözden geçirilmelidir. Halkın da bu konuda bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.